Var olmak, yeniden

 

Sevgili okur,

Günümüzde pek çok okur olduğu gibi pek çok yazar da var. Ben henüz tam olarak ikisi de olamadım. Yarım yarım bütünleşmeye çalışan bir yolcu gibi hissediyorum kendimi. Bazen sesine bir karşılık arıyor insan. Etrafta karşı karşıya duranları gördükçe kendi karşısındaki boşluğa bakıveriyor ve boşluk hayali bir cismaniyet arayışına evriliyor. Yıllar evvel tattığımı düşündüğüm bazı bilinç hallerine takılı kalmış bir taraf seziyorum kendi içimde. Sizde de olur mu hiç ? Sanki duyumsadığınız bir gerçeklik , hakikat fenomenolojisini bir takıntı haline dönüştürmek gibi. Kendi gerçekliğimizi de kendi yorumlarımızın inşa ettiğine inanırım hep. Tuhaftır ki bunu bir takıntı haline dönüştürdüğüm iddiası da ‘ben’den sadır olmakta, bu bakışı değiştirmek arzusu da benden sadır olmaktadır. Gençliğin ilk evrelerinde kendimi yüksek değerli hadiselerin ortasında kendi boyunca yük taşımaya hevesli bir kişi olarak tanımlardım. Daha sonraları bu değer verdiğim şeyin yok oluşuna şahit olmak,  sonralarda bilincimin arkasında bir yerlere onu ittirip saklamak beni derinden sarsacaktı.

Karakterimde yansımalarına şahit olduğum o izlerle  nasıl mücadele etmeliyim bilmiyorum. Eskiden yazardım, bol bol yazıp çözümleyip bir yol haritası çizerdim çıkış için kendime.  Yazdıklarımın bir değer oluşturmasını istemek güdüsüyle çoğu kez yazmaktan uzaklaştım , kaçtım. Neden ki?

Bir şeyi gözümüzde değerli kabul etmek onu bizim için ulaşılmaz bir konuma getiriyorsa, buraya bir dönüp bakmalıyız.  Ben yazmanın değeri karşısında küçüldükçe küçüldüm. Şimdi , binlerce kilometre uzağına düştüğüm o hakikat izlerinin başkalarında yansımalarını görmek kalbimi incitiyor. Dürüstçe olduğum yeri kabul edip, bir yalnız yürüyüşü sırtlamak istiyorum. Olduğum yer, olduğumuz yerdir. Sizinle birlikteyiz iyice biliyorum. Birikmişliklerimiz birbirinden bambaşka olsa da genel bir bütünden payımıza yansıyanlardır. Sanki gerçekleşen bir doğal afetin ortak bilincimizdeki yıkımlarıdır şahit olduğum önce kendimde, sonra ötekilerde. Ülkece ve hatta küresel dünyada koskocaman bir doğal afet var. nasibimize düşeni alıp farkına bile varmadan izlerini taşıyoruz kendi yaşantımızda. Ben durdum ve seyrediyorum biraz. Yaptığım tek şey bu. Seyrediyor ve düşünüyorum, izlerini sürmekteyim içerimde ve dışarımda olanların. Hırslar çarpışmaktadır bütün gördüğüm bu. Binlerce düşünce ve şiddet varlık bulmaktadır. Bütün gördüğüm bu. Kalplerdeki her şey açığa vurulmaktadır ama kimse kalbinin içindeki olanları anlamamaktadır. Açığa vurulan neyse bunu anlamaya çalışmak önceliğimiz olsa sevgili okur.

Kalbimize dönelim.

Orası üstad Necip Fazıl’ın ;

“bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza;

Kalptedir , ölümsüzlük kefili kutsi imza”  diyerek işaret ettiği bakılacak meskendir.

 

Selam ile

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bulutsuzluk özlemi

Ukde

Mektup