Bir Araştırma Konusu
Takvim
yaprağında okumuştu. “Ne kadar çok anı biriktirirsen, yaşamın o derece anlamlı
olur” yazıyordu. Ben ise bunu her başım sıkıştığında koşuverdiğim o
hanımefendinin kaleminden okuyordum. Her buluşmamızda başka bir yüzle çıkıyordu
karşıma. Hep aynı şefkatli bakışı buluyordum , hep farklı bir yüz giydiriyordum
hayalimde O’na. Bu kez ise 2012 yılında yazdığı bu mektup ile bir kez daha
bamtelime dokunuverdi hiç habersiz. Rahmet olsun. Anılar biriktirmenin hayata
anlam katacağı inancıyla ben de hep biriktirme telaşına düşüvermiştim. Tıpkı
O’nun gibi yıllar sonra ben de aynı his ile diyorum , anılar her zaman mutlu
etmiyormuş insanı. Gerçi bilse yine de o anıları yaşamaktan vazgeçer mi ki
insan? Hiç sanmıyorum.
Yaşamım anlamlı
olsun istedim de biriktirdim pek çok şeyi. Anılar , muhabbetler, insanlar,
mektuplar, izler biriktirdim. Sevgiler biriktirdim; geldiler, geçtiler,
geçmektedirler. Kalıcı olduğuna inandığım şeyler de biriktirdim. Gelir bulur
elbet beni diye. Bulamadı. Bulamayacak da zannederim. İnsan bir hatıra oluyor
en nihayetinde derken, hiç kendi içimde bir hatıraya dönüşeceğimi de
düşünmemiştim. Dönüşmek bu alemde adettendir ya hani, kendine hatıra gibi
bakmaya başladığında insan, dönüşmek de eskiyormuş arkadaş.. Her şey
eskiyormuş. İnsan kendi ile kaldığında içinde var olanı bulabilirse insanın en
büyük sancısı hafifliyormuş. Kendini bulmak korkutucu bir şey midir? Öyle değil
gibi anlatıyorlar uzman psikologlar. Korkutucu gelmesi de normaldir diyorlar
bir de. Her şey hep normaldir. Peki ya değilse? İnsanın insan olması nasıl
normal karşılanabilir ki? Bu bir mucize. Anı biriktirmekten vazgeçmeye
yönelince, geçmişle hesaplaşmanın bitmeyeceğini hissedip onu da serbest
bırakıverince, kalbin içinde olanı görmek için aynaya bakınca her şeyden önce;
o an geldiğinde en korkutucu şey gerçekleşmiş olur. İnsanın yaratıcıyla olan
ilişkisindeki samimiyeti gözler önüne serilir bu ikili arasında. Kainat sadece
yaratan ve yaratılan arasında var olur o buluşmada. Bu nasıl korkutucu görünmez
ki?
Hiçbir şeyi
anlamıyoruz galiba bu dünya üzerinde dolaşıp duruyoruz da. Mesela bazı
kavramların tek muhatabı bizmişiz gibi yaşıyoruz. İhanet kelimesini ele alalım
mı?
İhanet, çok
olağan bir hadise gibi gelir bana. İnsanlar birbirine ihanet niçin etmesin?
İnsanlardan kaçı kendine ihanet etmeden yaşayabilir ki? Kendine ihanet etmeyen
kimseyi bulmuş gibi herkes , bir de o kimseden sadakat bekler ya buna çok
şaşarım içten içe. Kendisine ihanet etmeyen , kendisiyle bahanesiz, aracısız,
sebepleri dışarı atıp buluşabilen kişi yaratıcıyı görmez mi? O’nu görmeyi
istemez mi? O’nunla dürüstçe karşı karşıya durmuş kaç kişi olabilir yeryüzünde
bu devirde?
Ben ? Olabilir
miyim?
Yorumlar
Yorum Gönder