Yalnızlık Meselesine Bir Pencere

 Hani ellerimizi açarız bir tarafa ve sonra gezdiririz. Bir bir dolaşır ellerimiz başka ellerde. Başımıza gelen bazı şeyleri çok güzel addederiz. Bazıları ise çok sıkıntı verir içimize. Sonumuzu bilmeyiz. Sona doğru erişmek niyetiyle adım atarız her bir gün hiç bilmeyiz. Ellerimiz, ayaklarımız adım atar; kalplerimiz , ruhlarımız... İnsanlar gelir, insanlar giderler. Biz yürürüz hep aynı çizgide. Bir gün bir hikaye başlar sonra geri dönmeyiz eski dünyamıza o günden sonra. Bir kusur işlenir , bir yangın çıkar ve kül olur tüm rota. Öyle zamanlarda insan ne yapar ? Ne yapmalıdır? Her zaman baştan başlamak için bir yol olmalı mıdır? Yoksa göz alabildiğine koşmak mı gerekir ileriye doğru?  

Bazı insanlar hayatıma neden girdi diye soruyorum bu aralar. Bazı insanlar, bazı kavramlar , bazı olgular. Sevgili okuyucu, insan en çok kendinden kaçmak için başkalarına tutsak oluyormuş. Yalnız deneyimleyenlerin bilebileceği acı bir tadı vardır onun. O acı tadı nasıl olsa da ferahlığa çevirse insan diye düşünüyorum. Hani yaşadıkça hep yeni baştan bir sınav oluyoruz. Hep yeni bir sınav, sorularının benzerleri çoğunlukla var olmamış olanlara ise rastlanmamış. Öyleyse ferahlık , kendiliğinden bulacak yol bilmez insanı. Öyleyse gel ferahlık.. Senin için yapmam gerekenleri öğret bana. 



Yorumlar

  1. çook güzel yazmışsınız :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gönüller arasında cümleler köprü kurar. okuduğunuz için teşekkür ederim :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

9 Aylık Bir Hanımefendi

Mektup

DİKEN