Zamanı Yavaşlatmak
Bir aşk zincirine hayran oldum. Olduk hep birlikte ya bir zamanlar. Şimdi o zincirin kopmuş bir halkasının evrende savruluşundan başka bir şeye benzemiyor yaşantım. Ama Allah'ın hayat diye bana verdiği nasibi düşünmek , olumsuz his ve düşüncelerin yani en azından onlardan sağlıksız bir öfkeyle içimde barınanların köklerinin kurutulmasına muhtacım. İçimdeki istenmeden büyümüş baobablar toprağımı sardı sarmaladı. kalbimin içinde zehirli otlar büyüdü ve yayıldı. Şimdi ise ruhun ihtiyaçlarını görüyorum. Ruhun ihtiyaçları.. Alimlerden bir nasibe başvurmak, nasihatlere kulak açmak ve nefsin büyüttüğü o baobabların köklerini kırpmak. Bugün Nurettin Yıldız' ın bir sohbetini dinledim. Kendinizi kurtarın diyordu. "Müslümanlık insanlık zemini üzerinde kuruludur. Önce insan sonra müslümanız. Müslümanlık bize insan olduğumuz için nasip kılındı."
En yakın arkadaşımla sorunlar yaşıyorum, evde büyük sayılmasa da tartışmalarda yer alabiliyorum. İnsanların benden bir şikayeti var. Beni eleştirebilecekleri bir yerde hakları var. Öyleyse sormalıyım kendime. Nedir buna sebep olan parçam? Kalbimdeki kusur nerede? Bunu nasıl çözmeliyim? İnsanlığımla ilgili meselelerimi gözden geçirmeliyim.
Önceki yazımda bahsetmiştim, görünür olmayı isteyen bir kişiliğim var. Takdir edilmeye arzum büyük. Her şeyi doğru bilen ve yapan olmak istiyorum. Kusurlarımla yüzleşmek gittikçe zorlaşıyor bu yüzden. Bir zamanlar sağlıksız arkadaşlık ilişkimde karşımdaki kişi tarafından bir bakıma mükemmellik koltuğuna oturtularak fazlasıyla uzun bir süre nefsimi tatmin etmişim. Onun ne kadar büyüdüğüyle yüzleşmem güç geliyor.
Bir insanın sevgisi sizi nasıl mahvedebilir? Ölçüsüz her şey insan için bir mahviyet doğurmaya müsaittir. Ondan olacak müslümanın şiarı orta yol üzere yürümek diye belirlenmiş. Demek bu sebepten Fatiha Suresi ile her gün Rab'ten bunu dilememiz bize emredilmiş.
Görünür olmaya olan hevesim bakış açımın bozuluşu ile ilişkili anlayabiliyorum. İnsan hedefine suni şeyleri koyduğunda hayatı boş bir çırpınıştan öte anlam kazanamıyor. Bu zamanla bir girdaba dönüşüyor ve insanı bir kuyuya çekmeye başlıyor. Başkalarının hayatlarından sıyrılmak oldukça güçleşiyor böylece. Başkasının dünyasında atan bir kalp , kendi ruhunu yok sayıyor, eziyor. Çünkü kalbimiz sonsuza ayarlı çalışmak üzere varlık bulmuş.
İnsan , bir insanı niçin sever? Onda bir yakınlık bulmak yetmez çoğu kez aşık olmaya. Bir yücelik, bir saygınlık arar kendisinde bulunmayan. Çünkü insan güzeli görmeye ve onu sevmeye ehildir. Ama bir insan daimi güzel olamaz, daimi doğru yerde duramaz, bu yüzden en iyi aşk hikayeleri kavuşamayanların olmuştur. Kavuşmalar sonrasında kusurlarla yüzleşince aşık olduğumuz varlıkta, bir boşluğa düşeriz , bir yıkım tecrübe ederiz.
İnsaniyetimi düşünüyorum. İnsanlığımın neresinden yara aldımsa orayla derinlemesine bir uzlaşmaya varmalıyım. Görmekteyim çünkü, kendi ruhları ile barışamayanların yarınları da bir çıkmaza doğru yol alıyor. Hem diyorum ki, burası yol; yeryüzünde varlığımız , bir sonsuzluğun çekirdeğini taşıyor. Öyleyse bütün bunların bir anlamı olmalı. Bütün bir gün içerisinde deneyimlediğimiz her şeyin bir anlamı var. Sonra zamanın yavaşladığını hissediyorum. Gün sonsuzlaşıyor. An sonsuzlaşıyor, çünkü anlamak için benliğim kıvranmakta. Zamanı ve sahibini anlamak ve ihya olmak isteyen bir kalp var oldukça, o kalbin kibri kırılmak zorunda. Kibir , sömüren bir kurt yalnızca. Kibir değerli olan her şeyi çürütüp savaşı kazanmak için uğraşmakta. Ben ise kibrimi görüyorum. Seni görüyorum. Senin bende bıraktığın hasarı ve senin varlığında dünyanın nasıl karanlık ve güvensiz bir yer olduğunu anlıyorum. Bir kez daha risalelerde anlatılmış olan o hakikati kendi yaşayışımla deneyimliyorum. Kuvvetli , kudretli bir padişahın ismini yanına alarak yola düşmenin ne kadar koruyucu, ne kadar huzurlu bir seçenek olduğunu idrak ediyorum. Ağzımdan bir "Bismillah " çıkıveriyor. Razıyım, yaşadıklarım beni bu kelimenin değerini anlamaya çıkaracak ise, razıyım kibrimle girişmek zorunda kalacağım bu mücadeleye. Kibrim bu kadar büyümeseydi gafili olacaktım bu kelimenin manasının. O halde razıyım Rabbim.
Sonsuza müştak bir kalbimiz var. Sonsuzun sevgisini aramaktan başka bir vazifemiz yok. Bu en büyük merhamettir. Öyleyse yazık yeryüzünde nefsinin rehberliğinde bir hayat yaşayanlara.
03. 07.2020
Selam

Yorumlar
Yorum Gönder